Kabir Hayati
Kabirlerde bulunan kimselerin tamami "Berzah" hayati ile diri olup;
- Bilirler,
- Akil ederler,
- Duyarlar,
- "Hiç süphe yok ki, ölü defnedilip arkadaslari, yanindan ayrildiklari zaman; yanindan ayrilirken cenazesini kaldirip kendisini ahirete yolcu edenlerin ayak seslerini isitir. (6)
- Peygamber efendimiz (s.a.v) Bedir'de öldürülen kâfirlerin içi taslarla örülmemis bir kuyuya atilmasini emretti. Ölümlerinden günlerce sonra gelip basinda durdu ve son ferdine kadar, onlari teker teker ey falanca oglu falan seklinde, isimleri ve babalarinin isimleri ile çegirarark onlara söyle buyurdu: "Siz Rabbinizin size va'dettigi azabin hak oldugunu gördünüz mü? Hiç süphe yok ki ben; Rabbimin bana va'dettigi zaferin hak oldugunu gördüm." Bunun üzerine Hazret-i Ömer; "Yâ Resulallah! Sen, les olmus bir kimselerle mi konusuyorsun, dedi". Bunun üzerine Peyganber Efendimiz de cevaben : " Beni hak din ile gönderen Allah'a yemin ederim ki siz, beni onlardan daha iyi duymuyorsunuz dedi." (7)
- Görürler,
- Kendilerini ziyaret edenleri tanirlar,
- Herhangi bir kul kardesinin kabrini ziyaret edip yaninda oturursa, kalkincaya kadar, o ölü onunla arkadaslik eder ve ona karsilik verir. (8)
- Selam verenlerin selamlarini alirlar,
- Bir adam, tanidigi bir kimsenin kabrinin yanindan geçtiginde, ona selam verirse, selmini alir. Bir adam da tanimadigi bir kimsenin kabrinin yanindan geçtigi zaman selam verirse o da, onun selamini alir. (9)
- Birbirlerini ziyaret ederler,
- Ölülerinizin kefenlerini güzel yapiniz! Çünkü onlar, kabirlerinde birbirlerine karsi iftihar ederler ve birbirlerini ziyaret ederler. (10)
- Dirilerden kendilerine ulasan kötü haberlere üzülürler,
- Hiç süphesiz ölüye; evinde eziyet veren sey, kabrinde de eziyet verir. (11)
- Amelleriniz, ölülere bildirilir, güzel birsey görürlerse sevinirler. Kötü birsey görürlerse; Allah'im! Onlaru tâatina geri çevir derler."
- Dua ederler,
- Ölülere hayatta olanlarin amelleri onlara bildirilir, hayirli bir is görürlerse Allahü Teâlâya hamd edip sevinirler ve o hayri yapanin hayirli islerinin artmasi ve hayirli islere devam etmesi için dua ederler. Kötü bir seyle karsilasirlarsa onlari yapanlar için Allahü Teâlaya dua edip söyle derler: "Allah'im! Onlari tâatina geri çevir ve bize hidayete erdirdigin gibi, onlari da hidayete erdir. " (5)
- Tasarruflari vardir,
- Allahü Teâlanin kudretiyle çok büyük isler yaparlar. Peygamber efendimiz, Hazret-i Cafer'in öldürülmesinden sonra bir gün söyle buyurdu: "Bise halkina, yagmurun yagacagini müjdeleyen meleklerin içinde Ca'fer'i tanidim." (14)
- Nimet görürler,
- Nimet ve azab hem ruha hem vücuda olacaktir. Berzah aleminde bazilari ikram görürler: kabirlerinde taptaze olarak namaz kilarlar, hac yaparlar.
- Azab edilirler.
- Peygamber efendimiz (s.a.v) kabir azabi ile ilgili söyle buyuruyor: "Ölüleriniz defnetmeme endisem olmasydi; isitmekte oldugum kabir azabini, size de isittirmesi için Allah'a dua ederdim. (12)
- Kabir Ziyareti
- Bir sohbet esnâsinda Abdülhakîm-i Siyalkûtî hazretlerine talebelerinden biri kabir ziyâreti hakkinda bir soru sorunca buyurdu ki:
Çok kimse kabir ehlinden istifâde edildigine inanmiyor. "Ölü yardim yapamaz." diyenlerin, ne demek istediklerini anlayamiyorum. Duâ eden, Allahü teâlâdan istemektedir. Duâsinin kabûl olmasi için, Allahü teâlânin sevdigi bir kulunu vâsita yapmaktadir. Yâ Rabbî! Kendisine bol bol ihsânda bulundugun bu sevgili kulunun hâtiri ve hürmeti için bana da ver demektedir. Yâhut, Allahü teâlânin çok sevdigine inandigi bir kuluna seslenerek; "Ey Allahin velîsi, bana sefâat et! Benim için duâ et! Allahü teâlânin dilegimi ihsân etmesi için vâsita ol." demektedir. Dilegi veren ve kendisinden istenilen, yalniz Allahü teâlâdir. Velî, yalniz vesîledir, sebeptir. O da fânîdir, hiçbir sey yapamaz. Tasarrufa gücü, kuvveti yoktur. Böyle söylemek, böyle inanmak sirk olsaydi, Allah'tan baskasina güvenmek olsaydi, diriden de duâ istemek, bir sey istemek yasak olurdu. Diriden duâ istemek, bir sey istemek dînimizde yasak edilmemistir. Hattâ müstehâb oldugu bildirilmistir. Her zaman yapilmistir. Buna inanmayanlar, öldükten sonra kerâmet kalmaz diyorlarsa, bu sözlerini isbât etmeleri lâzimdir. Evet, evliyânin bir kismi öldükten sonra, âlem-i kudse yükseltilir. Huzûr-i ilâhîde her seyi unuturlar. Dünyâdan ve dünyâda olanlardan haberleri olmaz. Duâlari duymazlar. Bir seye vâsita, sebeb olmazlar. Dünyâda olan, diri olan evliyâ arasinda da böyle meczûblar bulunur. Bir kimse, kerâmete hiç inanmiyor ise, hiç ehemmiyeti yoktur. Sözlerini isbât edemez. Kur'ân-i kerîm, hadîs-i serîfler ve asirlarca görülen, bilinen olaylar, onu haksiz çikarmaktadir. Evet bir câhil, bir ahmak, dilegini Allahü teâlânin kudretinden beklemeyip, velî yaratir, yapar derse, bu düsünce ile ondan isterse, bunu elbet yasak etmeli, cezâ da vermelidir. Fakat bunu ileri sürerek, Islâm âlimlerine, âriflere dil uzatilmaz. Çünkü, Resûlullah efendimiz kabir ziyâret ederken, mevtâya selâm verirdi. Mevtâdan bir sey istemeyi hiç yasak etmedi. Ziyâret edenin ve ziyâret olunanin hâllerine göre, kimine duâ edilir, kiminden yardim istenir. Peygamberlerin kabirde diri olduklarini her müslüman bilir ve inanir. (15)