Kabir Azabi
Her insan ister ölerek topraga gömülsün, ister bogularak denizin dibinde kalsin veya yirtici bir hayvan karninda bulunsun veya yanarak külü havaya karissin, mutlaka kabir hayati geçirecektir.
Kabir azabinin asli, Dünya sevgisidir. Fakat siddet derecesi ayridir. Azligi, çoklugu Dünya sevgisine göre degişir. Azap, kalbin Dünyaya baglanmasinin sonucudur.
Kafirlerin kabir azabi, kiyamete kadar devam eder. Yalniz cuma ve Ramazan günleri kalkar. Itaat erbabi için kabir azabi yoktur. Ancak kabrin siddet ve azametini hisseder. Asilere gelince bunlar için kabir azabi vardir. Ancak kiyâmete kadar devam etmez. Cuma günleri kalkar. Hatta cuma gecesi ölen asi, bir saat kabir azabi görür.
Resulullah (a.s) buyuruyor:
- Kabir ahiret menzillerinin birinci menzilidir. Kisi ondan kurtulabilirse, ondan sonrakiler daha kolaydir. Ondan kurtulamazsa ondan sonrakiler bundan daha zordur, daha sediddir.
- Kabir azabi haktir. Onlar kabirde azap çekerler, onlarin azabini hayvanlar isitir.
- Kabir ya Cennet bahçelerinden bir bahçedir veya Cehennem çukurlarindan bir çukurdur.
- Manzaralarin hiçbiri kabir kadar korkutucu ve ürkütücü degildi!.
Resulullah (a.s) bir mezarliktan geçerken, iki mezardaki ölünün bazi küçük seylerden dolayi azap çekmekte olduklarini gördü. Bu iki mezardaki ölülerden biri hayatinda laf tasiyicilik yapiyor, digeri ise idrardan sakinmiyordu. Bunun üzerine Resulullah (a.s) yas bir dal almis, ortadan ikiye bölmüs ve her bir parçayi iki kabre de birer birer dikmistir. Bunu gören ashap, niye böyle yaptigini sorduklarinda: "Bu iki dal kurumadigi sürece, o ikisinin çekmekte oldugu azabin hafifletilmesi umulur" buyurmuslardir.